Kimi annesiyle, kimi babasıyla, kimi çocuğuyla, kimi eşiyle, kimi patronuyla, kimi öğretmeniyle, kimi öğrencisiyle, kimi de yöneticisiyle aynı karede gözükmek istemiyor. Ne çok kimi var. Ne çok sorun, çatışma, kavga, gürültü, kin, nefret, kirlilik var. Ne az çözüm, beraberlik, kardeşlik, dayanışma, huzur var.
Her birinin ayrı hikâyesi ve ayrı sığınağı var. Kimi yanındakinden kaçarken aslında kendinden kaçtığını ve kaçtığı şeye hızla dönüştüğünü bilmeden. Kimi de kaçmayı kendine yol eylemiş gidiyor. Bazen üç adım önde bazen de üç kuşak geride. Ne kendini bulabiliyor ne de yanındakiyle olabiliyor. Boşlukta sallanıp duruyor. İki adım ileri, bir adım geri.
Geri!
Geri!
Geri…
Yok yok öyle değildi bu hikaye.
İleri!
İleri!
İleri…
Sonra neredeyim ben? Nereden geldim? Kimden kaçtım? Kim oldum? Derken ya ömür bitiyor ya da yanındakilerinin ömrünü bitiriyor. Biten sadece ömür olmuyor. Daha doğmamış bebelerin ömründen ömür çalınıyor. Umutlar, hayaller ipotek ediliyor. Üç günlük dünyada ne çok teminat veriliyor. Ne çok mahcup olunuyor.
Bu defa olmadı. Sanki başka bir şansımız varmış gibi olacakmış gibi olursa sonuç değişecekmiş gibi. Bu defa olmadıysa bir daha da olmayacaktır. Veya olmayacakmış gibi yaşamalı. Ya kareleri artırmalı ya da ekranı büyütmeli. Görüntü hiç ama hiç iyi değil.