Şükrü BİLGİÇ
Bundan tam 120 yıl önce 14 Kasım 1901’de Sorbonne Üniversitesi’nde Sosyoloji Fakültesinin temelini oluşturan Rus Okulunun açılması nedeniyle 14 Kasım, dünya genelinde, sosyologlar günü olarak kutlanmaktadır. Bu vesile ile tüm meslektaşlarımın dünya sosyologlar gününü canı gönülden kutluyorum.
Dünyanın ilk sosyoloji kürsüsü, ilk akademik sosyolog olarak nitelendirilen Fransız düşünür Emile Durkheim tarafından Fransa’nın Sorbonne Üniversitesinde kuruldu. Bir yıl sonra dünyanın ikinci sosyoloji kürsüsü, Ziya Gökalp tarafından 9 Ekim 1914 yılında Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) kuruldu. Ziya Gökalp, Durkheim ekolünün temsilcisiydi. Çok sürmeden Prens Sabahattin, bu ekole alternatif olarak, Le Play’ci ekolünün değişik bir versiyonu olarak adem-i merkeziyetçi bir anlayış geliştirdi. Bu çıkışlar Türk sosyolojisinin kaderini oluşturdu. O günden sonra Türkiye’de sosyologlar bir türlü bir araya gelemediler.
Kurulan sosyoloji dernekleri, platformları temsil ettikleri bilimden ziyade ideolojik kamp alanlarına döndü. Bu yüzden sosyoloji bilimine neredeyse hiçbir katkı sağlayamadılar. Fikrine uygun iki kişiyi bulan her öğretim üyesi farklı bir üniversitede yeni bir sosyoloji bölümü açtı.
Yüksek Öğretim Kurulunun 2021 YKS sonuçlarını baz alarak yaptığımız veri taramasına göre özel ve devlet üniversitelerinde toplam 149 sosyoloji bölümü var. Bu bölümlerde 864’ü özel olmak üzere toplam 6460 kontenjan ayrılmıştır. Bu bölümlerin %80’i dolmadı. Bu yetmezmiş gibi Anadolu Üniversitesi ile Atatürk Üniversitesi’nde açık öğretim programı İstanbul Üniversitesi’nde ise uzaktan eğitim yoluyla 1641 kontenjan ayrıldı. Ortaya çıkan sonuç; sosyoloji bölümü en az tercih edilen bölümler arasına girdi.
Peki bunca sosyoloji bölümü mezunu ne iş yapıyor diye baktığımızda ortada kocaman bir işsizler ordusuyla karşılaşıyoruz. On binlerce sosyoloji bölümü mezunu var. Türkiye’de ilk sosyoloji bölümü 1914 yılında açılmasına rağmen ilk resmi sosyolog ataması 2005 yılında Adalet Bakanlığı’na yapılmıştır. Yüzyılı aşkın bir sürede sosyoloji bölümünden mezun olanlar felsefe grubu öğretmeni, rehber öğretmen ve sınıf öğretmeni gibi alanlara atanmışlardır. Bir başka deyimle alanları dışında çalışmışlardır. Şimdilerde sosyoloji bölümü mezunları sosyolog kadrosuyla; Adalet, Aile ve Sosyal Hizmetler, Sağlık, Tarım ve Orman Bakanlıklarında görev yapmaktadır. Ayrıca belediyelerde de istihdam edilmektedir.
Sosyologların atanamamaları ayrı bir dert olduğu gibi atanmaları da ayrı bir dert olmuştur. İlk atandıkları Adalet Bakanlığı’na genel idare hizmetlerinde atananınca birden Türkiye’nin en düşük maaşlı memurları oldular. Sonraki altı yıl boyunca sosyolog eşittir mağdur memur nitelendirmesi devam etti. 2011 yılında yapılan kanun değişikliği ile sosyologların hizmet sınıfı teknik hizmetler oldu. Bu hizmet alanı yeni sorunları beraberinde getirdi.
Sosyoloji bölümü başkanlarına, sosyoloji derneklerinin yöneticilerine sesleniyorum: Sosyoloji bölümü neliğini kaybetmiştir. Bu coğrafya, bu kaderi hak etmiyor. Basit egolarınızdan vazgeçip sosyolojiyi sıradan bir bölün olmaktan kurtarıp aslına rücu ettirin.
Tarihsel perspektifte İbn-i Haldun, Saint Simon, Auguste Comte, Emile Durkheim, Karl Marx, Max Weber, Georg Simmel gibi sosyologlar toplumun lokomotifi olurken şimdilerde sosyologlar bırakın toplumsal değişim ve dönüşümün öncüsü olmayı toplumsal gerçeği bile anlamakta bile zorluk çekmektedirler. Sosyoloji bölümlerinden mezun olan nice meslektaşlarım ne yazık ki özgüveni düşük bir şekilde “Ne iş olursa yaparım abi!” modunda gibi zincir marketlerde asgari ücretle çalışmakta veya siyasi partilerin binalarında referanslı iş peşinde koşmaktadırlar. Tarlada, inşaatlarda çalışanları ise saymıyorum, sayamıyorum.
Saygı değer hocalarım sizler de çok kayıp verdiniz biliyoruz. Nice saygın hocalarımızı siyasi entrikalara, makam ve mevkilere, örgütsel yapılara kurban verdiniz. Sizce de bu kadar kurban vermek yetmez mi?
Tarihte hiç olmadığı kadar bu toplumda insanlar sosyolojik bakış açılarından bahsediyor. Ne acıdır ki aynı şekilde tarihte hiç olmadığı kadar sosyolojik hezeyanlara şahit oluyoruz. Sosyolog, toplum mühendisidir. Toplumların kaderini sosyologlar belirleyemez ise de araştırmalarıyla, anketleriyle, kitaplarıyla, projeleriyle ışık olabilirler.
Zira Emile Durkheim’de belirttiği üzere “Sosyoloji, insanın eşitlik, hürriyet ve mutluluğuna hizmet etmeyecekse bir dakikalık inceleme zahmetine bile değmez.”
#caylaksosyolog