SOSYOLOG İKEN ÖĞRETMEN OLMAK…

sosyolojiAdalet Bakanlığına 02 Haziran 2006 tarihinde sosyolog olarak atandım. Aradan geçen üç yılda mağduriyetimiz giderilmedi. Denge tazminatlarının kesilmesi, genel tüketim giderlerinin zamlanması gibi dahili ve harici etkenlerle maaşımız değil ama mağduriyetimiz sürekli artırıldı. Çalınan her kapıdan, önce sosyolog maaşlarının bu kadar düşük olması karşısında yaşanan şok, ardından haklısınız ama bizim elimizden gelen bir şey yok…
Buraya kadar olan kısmı diğer sosyolog arkadaşlarım çok güzel özetlemişler. Benim değinmek istediğim nokta ise yaşanan mağduriyetin giderilmesi yerine alternatif seçenekler arasında cezaevinde öğretmen olmak üzerine olacaktır. Evet sizin maaşlarınızı düzeltemiyoruz ama önünüzü açıyoruz. Ünvan değişikliği sınavına girerek, yaşanan mağduriyetinizi giderebilirsiniz dediler. Ben de öyle yapmak zorunda hissettim kendimi. Bir öğretmenler günü olan 24 Kasım 2007 tarihinde öğretmenlik ünvan değişikliği sınavına girerek on üçüncü yedekten mayıs 2009 tarihinde cezaevine atandım.
Asıl sorun da bundan sonra başladı. Artık maaş sorunun yok. Ama sorun bitmiyor… Yeni bir sorun başlıyor. Yeni sorun ise mesleğe uyum sorunu. Önceki uzmanlık alanınızda olduğu gibi daha çok insanı merkeze alarak faydalı olmaya çalışıyorsunuz. Oradan biri çıkıyor. Yılların vermiş olduğu tecrübesiyle dur! Diyor. Burada işler böyle yürümez. Burada söylenen birçok şeyi görmezden geleceksiniz. Aksi taktirde bin kişiye ulaşayım derken kendinize ulaşamıyorsunuz veya kendinizi kaybediyorsunuz. Tamam diyorum doğru yoldayım o zaman. Sosyolog olmak bu. Toplumsal düşünmek. Toplumsal düşünürken bireysel olmak veya bireysel kalmak. Kaderse bu ki kader. Kader sosyolog olup tek başına kalmak. Şimdi farklı bir cephede olmanın rahatlığıyla yazmıyorum size. İnan ki farklı bir cephede olmanın mahcubiyeti ile yazıyorum. Çünkü Sosyolog olmak, uzman olmaktır. Sosyolog olmak, yaşananlara duyarsız kalmamaktır. Sosyolog olmak, sosyal olmaktır. Sosyolog olmak, özüne doğru yol almaktır. Sosyolog olmak, mazlumun yanında olmaktır. Sosyolog olmak, fark gözetmeden birleştirmektir. Sosyolog olmak, doğruyu bulmak için eleştirmektir… Velhasıl Sosyolog olmak aşık olmak gibi bir şeydir. Ama öğretmen olmak, öğretmen olmak bambaşka bir şeydir. Belki bir gün ünvanım değil de kendim öğretmen olursam o zaman kısmet olursa belki de öğretmen olmanın ne olduğunu da yazarım.
Şimdi neysin, hangi cepheden sesleniyorsun diye soracak olursanız. Çok şükür özüm sosyolog, ünvanım bakanlıkta olmasa da. Yazdığım ve yazmaya devam ettiğim birçok makalede de sosyolog olmaya devam edecektir. AŞKIM SOSYOLOJİ’ye… Ve sosyolojinin hak ettiği yere ulaşması için çaba veren değerli dostlara…
İyi ki varsınız. 15 Ocak 2010
NOT: Cezaevinde öğretmen olan arkadaşlarımı tenzih ederim. Şüphesiz bu işi çok güzel yapan sayısız öğretmenimiz var. Benim ki sadece bir iç hesaplaşmanın dışa vurumudur.