Anayasamızın ikinci maddesi cumhuriyetin niteliklerini şu şekilde sıralamaktadır: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Peki son günlerde yeniden gündeme gelen ve çokça tartışılan hukuk devleti nedir?Hukuk Devleti, “insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her anlamda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp, yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa’nın bulunduğunun bilincinde olan devlettir.”
Özetle hukuk devletinin gerekleri şu şekilde özetlenebilir:
1. Temel hakların güvence altına alınması,
2. Hukukun üstünlüğünün kabul edilmesi,
3. Devlet kaynaklı tüm işlem ve eylemlerin yargı denetimine tabi olması,
4. Yargı bağımsızlığı,
5. Devletin mali sorumluluğunun kabul edilmesi,
Avrupa Birliği’ne girmek için birçok alanda reform yaptık. Reform yaptığımız konuların başında şüphesiz hukukun üstün tutulduğu devlet anlayışı gelmektedir. Bu anlayışın ülkemize uygulanması kendimize özgü bir sonuç doğurdu. Biz hukuku üstün tutmaya çalışırken, hukukçuları üstün görmeye başladık. Ve bunun sonucunda dokunulmazlık zırhlarına bürünen bir hukukçu elit tabakası oluşturduk. Oluşturduğumuz bu tabaka doğal olarak kendilerini diğerlerinden farklı görmeye başladılar. Bu kendilerini farklı görme anlayışı beraberinde hukukçu kimliği altında çeşitli hukuksuzlukların tezahür etmesine neden oldu. Biz herkesin eşit olduğu, hukukun herkese eşit mesafede olduğu bir devleti istiyoruz. Hakimlerin, savcıların ve askerlerin egemen olduğu bir polis devleti değil.
Ülkemiz çok kritik günler geçirmektedir. Hukuk devleti olma yolunda tam hız ilerlerken dokunulmazlık zırhlarına bürünen ve kendilerini halkın genelinden farklı gören tabaka kırılmaya başladı. Tabakanın kırılmasıyla birlikte gün yüzüne çıkan kirli ilişkilere hükumetin desteği ve adil olan hukukçularımız sayesinde bu kesimlere ciddi bir darbe indirildi. Tam da kendilerinin darbe hayallerini gerçekleştirecekleri sandıkları sırada.
Anayasamızın beşinci maddesine bakıldığında, Cumhuriyetin temel niteliklerinin ayrılmaz bir bütün olarak belirlendiğini görmekteyiz. Maddede devletin temel amaç ve görevleri şu şekilde düzenlenmiştir: “Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak.”
Hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmemesinin geçmişte toplumsal yapımızı ne şekilde etkilediğinin bilincinde olarak, o karanlık günlere yeniden dönülmemesi için hukuk devletine birlikte sahip çıkma temennisiyle…