Gülmenin bir ömrü var mıdır? Kanımca vardır. Tıpkı üzülmenin, ağlamanın, korkmanın, öfkelenmenin olduğu gibi birçok duygunun ömrü olduğunu düşünüyorum. Bu bilgi bilimsel midir? Eğer onlarca hatta yüzlerce farklı insanı gözlemlemiş ve aynı sonuçları veya yakın sonuçları elde etmişseniz bilimseldir. Yok bilimsel olması için deneye tabi tutulması ve bu alanda akademik makalelerin yazılmış olmasını şart koşuyorsanız bu bilgi bilimsel değildir. Olsa olsa bir varsayım olur. Varsayım da zaten bilimsel çalışma yönteminin ilk basamağıdır.
Nereden doğdu şimdi bu gülme ömrünün tüketilmesi diyebilirsiniz. Ancak kendileriyle çalıştığım insanların büyük bir çoğunluğunun böyle bir duygu durumunun olduğunu gözlemledim. Kim bu insanlar? Katiller, madde bağımlıları, cinsel suçlular, terör suçluları, hırsızlar ve tabi ki bunlarla hemhal olan personeller.
İçinde yaşadığımız çağın hız ve haz çağı olduğunu söyleyen birçok bilim adamı var. Hızı anladık da haz ne oluyor, neye dayanarak hazcı bir çağda olduğumuz söyleniyor? Bunun basit bir gözlemle anlaşılacağını umduğum için çok fazla ayrıntıya girmiyorum. Ancak her şartta özellikle gençler, yaşlarıyla uyumlu olarak, içinde bulunulan anlamsız ve gelecek kaygısı taşıyan sürecin kaçınılmaz acısıyla yüzleşmekten korktukları için “Vur patlasın, çal oynasın” modunu yaşarken bütün ömrünün eğlence limitini tüketmiş bulunmaktadırlar.
Oysa hayatın olağan akışının içinde gülme de vardır, üzülme de, ağlama da. Bu duyguların birinin orantısız bir şekilde diğerlerine baskın geldiğinde kullanılmayan duyguların sonra gün yüzüne çıkması kaçınılmazdır. Şimdi diyeceksiniz ki bu durum tümüyle kişilik yapısıyla ilgilidir. Evet, kişilik yapısı baskın faktördür. Ancak biz günlük yaşam içinde neşeli kişilikte olan insanların 7/24’ünü tümüyle bilmiyoruz ki. Sosyal yaşamında çok neşeli olan bir insanın aile ve iş yaşamı çekilmez olabiliyor. Velev ki yaşamın her alanında eğlenceyi merkeze alan biri olsa bile bizce o birey eğlencesini tüketiyordur.
Kendi eğlencesini tüketenden bize ne diyebilirsiniz. Haklısınız da. Ancak eğlence sermayesini tüketenler bizce en yakınlarından başlayarak diğerlerinin eğlencesini çalmaya başlayacaklardır. Çünkü artık eğlenceli hayat bir yaşama biçimine dönüşmüştür. Ta ki hiçbir şeyden zevk almamaya başlayana kadar. Böyle bir durumda ise bu insanlar eğlencenin eski kafasını yakalamak için farklı riskli denemeler yapmaktan asla geri durmayacaklardır. İşte size yaşanmış bir örnek.
Suriye savaşının başında İŞİD terör örgütüne katılan bir kısım Avrupalı gençle röportaj yapılmış. Gençlere Müslüman olmadığınız halde neden İŞİD saflarına katılıp savaşıyorsunuz? diye sorulmuş. Gençler ömürlerinde; saldırı, yaralama, yüksekten atlama, alkol ve uyuşturucu kullanma, kendini kesme, tecavüz ve cinayet gibi birçok riskli eylemde bulunduklarını, artık hiçbir şeyden zevk almadıklarını, izledikleri savaş filmlerindeki araçların tepesinde bulunan doçka tipi silahlarla yüzlerce insanı tarayıp öldürmenin zevkli olacağını düşündükleri için İŞİD’e katıldıklarını beyan etmişlerdir. Hadi bakalım yazıktır bu çocukları da eğlendirelim mi?
Anneler babalar sizlere sesleniyorum. “Biz çok acı çektik çocuklarımız çekmesin” diyenler elbirliğiyle çocuklarınızın eğlence sermayelerini çoktan tükettiniz. Artık çocuklarınız eğlenemiyor. Hiçbir şeyden zevk almıyor. Burası dünya, cennet değil ki. Bırakın çocuklarınız diğer duyguları da hissetsinler. Onların mutsuzluğunun suç ortakları sizlersiniz. Çocuklarınıza kötülük yapmaktan vazgeçin artık.
Tükenen sadece gülme ömrü müdür? Tabi ki hayır. Bizce her duygunun belli bir ömrü vardır. Tıpkı insanın, bitkinin, hayvanın, eşyanın ve tüm varlığın olduğu gibi.
Peki yaşamları boyunca sürekli üzülenler, keder üstüne keder, acı üstüne acı yaşayanlar onların neden olumsuz duyguları bir türlü tükenmiyor? Mutlu olmak, eğlenmek onların da hakkı değil mi? Madem her insanın değişik duygu sermayeleri var onlar neden gülme, eğlenme moduna geçemiyorlar? Cevabı çok basit çünkü coğrafya kaderdir bu topraklarda. Düşene bir tekme vurmak bizde adettendir.
Nasıl ki gülme modunu tüketenler başkasının gülme hakkını çalıyorsa acı duygusunu tüketenlere de biz kendi acımızdan devşirerek onların yeni yaşama modlarına geçmelerine toplum baskısı yaparak biz izin vermiyoruz. Kimisini ağır abi görerek, kimisinin yaşına yakıştırmayarak. Diğerlerinin ise gelenek, görenek, töre ve yasa prangaları var. Bu prangaları kırmak çok kolay olmadığı için mod değiştiremiyorlar. Görünen o ki yakın tarihte de değişim
gözükmüyor. 29/09/2022